17 Mayıs 2016 Salı

17 Mayıs hatırına buda burada dursun :)

O kadar heyecanlıydım ki, uyandığımda alarmın çalmasına daha bir buçuk saat var. Kalkıyorum, hazırlanıyorum ve gidiş saatinin gelmesini beklemeye başlıyorum. Vapura bindiğimizde hala soru yazmaya, soru hazırlamaya çalışıyorum.Yanımda Fatih Terim'in en yakın arkadaşlarından Gürcan Bey ve kızı Ceren var. Gürcan Bey yol boyunca bana Fatih Terim'i anlatıyor, o anlattıkça heyecanım daha da artıyor ve sonunda ekliyor " Orada her şeye hazırlık ol, rüzgarın nereden eseceği belli olmaz. " Bir an çok üzülüyorum, oraya kadar gidip hocayı görememekte var ama içimden bir şeyler bugünün benim için mutlu biteceğini söylüyor.Nitekim öyle oluyor.

O gün İstanbul'da kapalı bir hava var. Florya'ya vardığımızda, bizi karşılıklı duran iki aslan, kocaman iki bayrak ve bayrakların altında Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı aldığı anın fotoğrafı karşılıyor. Tesiste henüz kimseler yok ama bende heyecan dorukta. Her yeri inceliyorum. Küçüklüğümden beri tuttuğum takımın tesislerindeyim, birazdan antrenman başlayacak bütün futbolcular ve Fatih Hoca burada olacak. Lobide biraz oturduktan sonra bizi, Fatih Hocanın İtalya'da ve Galatasaray'da yardımcılığını yapan; şu anda Galatasaray Spor Akademisi'nin başındaki isim Müfit Erkasap odasına alıyor ve konuşmaya başlıyoruz. Biraz sohbetin ardından oyuncuların antremana başladıklarını öğreniyoruz. " Bugün antrenman erken " diyor Erkasap,  izlemek için izin istiyoruz, bu soru üzerine biraz çekimser kalıyor ve sohbetimize devam ediyoruz.

Florya'da çiçek bahçelerini aratmayan muhteşem bir manzara var. Çimenlerin etrafını bir çerçeve gibi saran renk renk menekşeler, laleler... Ağaçların şemsiyelik yaptığı hasır sandalye ve masalar, taş döşenmiş zemin; İnsana huzur veriyor. Gürcan Bey " Galatasaray takımı kampa girip, havalar güzel olduğunda burada kahvaltı ediyor" diyor. Öğreniyorum ki buralarla da Fatih Hoca ilgileniyormuş. " Bahçıvanların bile işlerine karışır, görmesin bu solmuş laleleri." diyor ve gülüyor Müfit Erkasap. Biz bahçede otururken, futbolcular tesisten ayrılmaya başlıyor. Antremanın bittiğini anlıyoruz. Bir araba gelip duruyor önümüzde, içinde Fatih Hoca, Müfit Erkasap'ı da alıp cumaya gidiyorlar. Kalbim o anda durma noktasına geliyor, oysa hocayı göremiyorum bile. 1 saat sonra geri geliyorlar. Müfit Erkasap yemeğimizi yedikten sonra hocanın bizimle görüşeceğini söylüyor. O an mutluluktan uçuyorum, kafamdan binlerce soru geçiyor.

Yemeğimizi yedikten sonra yine beklemeye başlıyoruz. Hocanın görüşmesi olduğunu ve bitince hemen bizi alacağını söylüyorlar. Bu sırada tesisin içini gezmeye başlıyoruz. Küçük yaş grubu takımlarının antremanları var. Onları izledikten sonra Galatasaray Spor Okulları'nın bulunduğu binaya giriyoruz. Bizlere bir şeyler ikram ediyorlar.

Umutlarım tükenmeye başladığı anda, okulun içinde bir hareketlenme oluyor ve "Hoca geliyor" diyorlar. O an ne yapacağımı şaşırıyorum. Kalp atışlarım hızlanıyor, ellerim terliyor, kafamdan bin tane düşünce geçiyor. Birazdan Fatih Terim karşımda olacak. Bir anda herkes aşağı iniyor, ben yukarıda tek kalıyorum. Kapıdan ilk hoca giriyor. O anda anlıyorum,konuşmanın güzel geçeceğini çünkü hoca öyle bir enerji veriyor ki etrafa. Gülümseyen bir ifadeyle " Ceren'in arkadaşı sen misin?" diyor, şaşkınlıkla "evet" diyorum. Hoca güler yüzlü olduğu kadar, biraz da üzgün bizi antremana almadıkları için "Nasıl yaparlar böyle birşeyi,inanın şimdi söylediler sizin olduğunuzu, yoksa ben sizi aldırtmaz mıydım?" diyor ve bir kaç kez özür diliyor. "Haftaya gelin antremana bütün oyuncularla fotoğraf çekinin" diyor, bu duruma çok üzüldüğü her halinden belli oluyor. O an anlıyorum ne  kadar hassas bir insan olduğunu. Karşımdaki tekli koltuğa oturuyor. Çaylar, baklavalar geliyor konuşmaya başlıyoruz. Gürcan Bey Anadolu Üniversitesi'nden röportaj için geldiğimi söylüyor; hoca dönüyor bana, başlıyorum konuşmaya:

- Hocam aslında bu ödev bize ilk verildiğinde amacım Galatasaraylı bir futbolcu ile röportaj yapmaktı, diyorum.
Hoca çayını yudumlarken " Hemen yaptıralım" diyor ve gülüyor.
- Bir arkadaşımız Yaşar Kemal ile yapacağını söyleyince, ben neden bu röportajı Fatih Terim ile yapmıyorum diye düşündüm ve sizinle yapmaya karar verdim. Üstelik ben sizinle röportaj yapacağımı söylediğimde kimse bana inanmadı. Şampiyonluk arifesinde hoca seninle mi uğraşacak dediler, ama pes etmedim. Bir gün yolumuz Gürcan Bey ile kesişti. O da ben seni tesise sokarım gerisi sana kalmış deyince, takıldım peşine geldim.
- Bir iki fotoğraf çekinsek gerisini sen doldursan olmaz mı? diyor.
- Olmaz, diyorum.
Koltuğunu yanıma çekiyor, "Yakın olsun fotoğraflar daha inandırıcı çıksın,hatta yanına geleyim" diyor. Yerinden kalkıyor ve yanıma oturuyor böylece ilk fotoğrafımızı çekiniyoruz. Yerine geçiyor:
-Ceren fotoğraf çeksene kızım makinede 10.000 poz var. Sen 3 tane çektin, diyor herkes kahkahalara boğuluyor.
Hoca o kadar güler yüzlü, içten ki; sürekli konuşuyor birşeyler anlatıyor. Bana dönüyor ve başla bakalım sormaya diyor. "Ses kayıt cihazı kullanabilir miyim?" diyorum. "Hayır" diyor baştan, yüzüm biraz asılınca "Hadi kullan" diyor.
Röportaja başlıyoruz.

Galatasaray'ın 19. sizin, 6. şampiyonluğunuz Galatasaray'ın başarısının üçte biri size ait bu konu size neler hissettiriyor?
Mutluluk veriyor, gurur veriyor, huzur veriyor.
Şampiyonluk sürecinde yaşadığınız zorluklar nelerdi?
Şampiyon olmak kolay değil. Rakipleriniz var, kendi oyuncularınız, takımınız var; kaybetme var, puan kaybetme var, Avrupa maçları var. Lig tabi uzun bir maraton, o maraton içinde bir çok zorlukla karşılaşıyorsunuz hiç kolay bir şey değil. Allah'a çok şükür üstesinden geldik.
Galatasaray bu sene büyük transferler yaptı. Kafanızdaki kadroyu oluşturabildiniz mi? Bu süreçte yönetim arkanızda mıydı? Size karşı tutumları ne oldu?
Tabiki yönetimle her zaman beraber hareket ettik. Ne kadar ideal kadro kursanız yinede eksikler oluyor. O yüzden biz de daha iyiyi daha güzeli bulmak için devam edeceğiz, uğraşacağız. Takımımızdaki her oyuncudan memnunuz ama daha iyisi neden olmasın.
Geldiğinizde nasıl bir Galatasaray vardı, son iki sene içinde takımda neler değişti?
Geldiğimizde Galatasaray biraz zor günler yaşıyordu. Sıralamadaki yeri güzel değildi. Galatasaray'ın her zaman beklentisi daha üst sıralar olduğu için, güzel değildi. Çok şükür çok kısa süre içerisinde toparladık. Kulübümü bilmem, Galatasaraylı olmam bunların hepsi etken, bu yüzden çok çabuk halledebildik.
Takım çok önemli bir anda yanlız kaldı. Siz ve yardımcılarınz aynı anda ceza aldınız. Sonradan keşke dediniz mi?
Olmasa iyi olurdu, üzüldüm tabi. Malesef bunlar olabiliyor. Ama bizim takımla birbirimizi anlamamız sadece yan yana değil, bu yüzden doksan dakikalık bir uzaklık bizi çok fazla ayrı yerlere düşürmez.
Bu sene Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray çok iyi bir başarı elde etti. Normalde Galatasaray geleneği her sene gruptan çıkmak büyük başarı sayılırdı ama bu sene dünyanın büyük takımlarının yenilebileceğini gösterdiniz. Neler söylemek istersiniz.
Açıkcası gerek gruptaki başarımız, gerek çeyrek finaldeki başarımız önemliydi. Hatta yarı finale bile ramak kalmıştı, bence önemli bir sene geçirdik. Bizim hedefimizde gruptan çıkmak yeterliydi, ama daha ileriye götürdük. Onun için oyuncularımı kutluyorum çok başarılı bir Avrupa karnesi çizdiler.
Sıradaki hedefiniz Şampiyonlar Ligi'nde süreklilikmiş, öyle olursa önümzdeki 5 sene içinde kupa gelir mi?
Evet hedefim o. Bilmiyorum sürekli giderseniz, herkes kadar şansınız var.
Alt yapıya çok önem veren hocaların başında geliyorsunuz. Galatasaray bu sene dünya devlerini transfer etti. Sizce alt yapıdaki oyuncular için bu olumlu etki mi, olumsuz etki mi yaratır?
Avrupadan ünlüleri alırsak, bizden oyuncu çıkmaz diye birşey yok. Tam tersi onlarda gelecek, alt yapıdakiler de çıkacak. Büyük kulüplerde bu böyle olur. O yüzden öyle bir sakınca yok.
Türkiye'de hiç başka bir kulüp çalıştırmayı düşündünüz mü?
Ben başlarken Ankaragücü ve Göztepeyi çalıştırdım. Şu andan sonra ne olur bilmem, ama tahmin etmiyorum.
İtalya'da tecrübesi olan bir hocasnız. Türk futbolu ile Avrupa futbolu arasında ne gibi farklar var?
Artık çok fark kalmadı. Türk futbolu avrupadaki her yeri yakaladı.
Türk futbolunun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
İyi şeyler düşünüyorum, gülüyor ve biraz soru hazırlasaydın diyor.
Acaba sıkıldı mı endişesi içinde "Hazırladım hocam, eleye eleye bu kadar kaldı" diyorum.
Futboldan sonra ticaret hayatına atıldınız ,tekrar futbola sizi kim döndürdü?
Bunları kimse merak etmez, herkes bilir benim herşeyimi.
- Hocam olsun benim ödevim,diyorum.
- Senin ödevin daha ne istiyorsun? Benle geldin röportaj yapıyorsun, sorularına cevap veriyorum, hala ödevim tamamlanmadı. Hangi hoca buna yok diyecek. Bu arada hocana selam söyle diyor gülerken.
O an düşünüyorum, geçen hafta Fatih Terim ile röportaj yapacağım dediğimde hoca ters adamdır, ukaladır, serttir, işi yok seninle mi uğraşacak diyen kişiler, acaba hayatlarında kaç kez gördüler Fatih Terim'i? Ne kadar muhabbet ettiler onunla? Odaya girdiği andan itibaren güler yüzü, samimi sohbeti ve esprileri ile bizi karşılayan, antremana alınmadık diye üzülen bir insana; insanlar bu yakıştırmaları nasıl yapıyorlar, merak ediyorum.
O sırada yardımcısı benim daha 1. sınıf olduğumu ve bu ödevi çok erken kullandığımı söylediğinde hoca:
-Seni bundan sonra ne kesecek? Kimle röportaj yapacaksın, diyor.
-Her sene sizle bir ropörtaj olabilir diyorum, gelecek seneler için söz almaya çalışarak.
Ropörtaja tekrar dönüyoruz.
Futbolu ne zman bırakmayı düşünüyorsunuz ?
Ben futbolu 1985'te futbolcu olarak bıraktım. Antrenör olarak ne zaman bırakırım bilmiyorum.
Fulya Hanım "Artık yeter bize hiç vakit ayırmıyosun, sen çok yoruluyosun, sağlığın elden gidiyor" demiyor mu ?
Onlara kalırsa hiç öyle birşey yok.Bilmiyorum ama futboldan kopmamız mümkün değil. Belki saha içi, belki saha dışı bir çok görev yapabilecek durumdayken öyle bir niyetim yok açıkçası.
Zaten bazı konuşmalarınızda sanki artık sivil yönetime geçme sinyalleri alıyorum bu Galatasaray Başkanlığı olur, federasyon başkanlığı olur, neler söyeleyeceksiniz?
İyi bir Galatasaraylısın sen değil mi? Bu herkesin takip edipte sorabileceği bir soru değil.
O an mutluluktan uçuyorum. Fatih Terim benim ne kadar iyi bir Galasatasaylı olduğumu anlıyor daha ne isteyebilirim.
- Küçüklüğümden beri size hayran bir Galatasaraylıyım. Siz İtalya'ya gittiğinizde ben ağlamıştım,diyorum.   
- Ben de seni ağlatmamak için geri döndüm, diyor ve kahkahayı basıyor.
Yani futbolun içinde kaldıktan sonra benim hızım veya tempom değişmez. Eşofmanlı veya eşofmansız farketmez. Zaten çalışma şeklimiz esasında bu. Eşofmanlada bazı şeyleri yaparak devam ediyoruz.
Peki Fatih Terim hiç izin yapmıyor mu? Biz ne zaman görsek sürekli idmanda, antremanda, oyuncuları gönderiyor, kendi yine çalışıyor. İzin gününüz oluyor mu ve o günleri nasıl geçiriyorsunuz?
Bak burda evden müdahale var. Şimdi işte 19 Mayıs bitti, 20 Mayıs lütfen bir program yapalım bak Allah aşkına nolur dinleneceksin diye. Bende hep tamam diyorum. Bir türlü olmuyor başaramıyoruz. Şimdi Mayıs ve Haziran takvimini yapıyorum. 10-15 düğün var, nikah şahidi olmak önemli bir mesuliyet insanları kırmak istemiyorum. İki transferler var. Üç yeni sene planlaması var. Mesela geçen sene Bodrum'da toplam 5 gün kaldım, 1 haftayı bulmadı. Ama ben ondan şikayet etmiyorum.
Peki ya evdekiler?
Evdekiler biraz şikayet ediyor ama ben etmiyorum. Ben geceleri geç yatarım, bayağı geç yatarım; çok az uyuyarak idare ediyoruz ama bir kendimi denize atmak, rahatlamak istiyorum.
Fulya Hanım'ın bir röportajını okumuştum. Fatih'e sorsanız önce karım, sonra çocuklarım, sonra futbol diyecektir. Bu yalan önce futbol, sonra çocukları, en son benim diyor ve isyan ediyor.
Fulya Hanım'a da birşey söyleyemeyeceğim,haklı.
Fulya Hanım'ında omur ilik felçlileri için çok yoğun çalışmaları var, hafta başı beraber Adanadaydınız, kızınız stil danışmanı, siz zaten çok yoğun çalışıyorsunuz. Evde birbirinizle görüşebiliyor musunuz?
Sen merak etme ben onlara da yetişiyorum, Merve'yi de dahil edersek 4, evli ama bizden kopmadı hala, evet Fulya Hanım da bayağı meşgul. Bunlar güzel meşgaleler, ben şikayet etmiyorum. Sağlık olduğu sürece herşeyin çaresi var.
Hocam kimsenin bilmediği özel zevkleriniz neler? Adanalısınız yemek yemeği seviyorsunuzdur,  giyiminize önem veriyorsunuz, Türk Sanat Müziği dinlemeyi seviyorsunuz. Bizim bilmedğimiz yanları ile Fatih Terim'i anlatır mısınız?
Evet diyor hoca memnun bir şekilde sanki beklediği soru gelmiş gibi.
Sizin bilmediğiniz, ben müthiş bir yeşil düşkünüyümdür. En iyi bildiğim işlerden biri çicek, böcek, ağaçtır. Bayılırım bahçe işlerine. Burda gördüğün oturduğun bütün yeşil alan, ağaçlar, çiçekler düzenlemelerin  hepsi bana ait. Bahçe düzenlemeyi çok severim. Müzik dinlemeyi seviyorum, Trt dinlerim. Onun dışında ayak tenisi benim bir zevkim. Gürcan'da iyi olsaydı oynardık diye keyifle takılıyor arkadaşına. Sonra Hasan Şaş,Ümit Davala'nın olduğu takımı nasıl yendiklerini anlatmaya başlıyor.
Röportajımız burda bitiyor ama biz sohbete devam ediyoruz. Fotoğraf makinemi alıyorum elime, her  saniye deklanşöre basıyorum. Hocanın yüzünde sürekli flaşlar patlıyor ama rahatsız değil. Zaten kendi diyor " Çekin bir daha nerede bulacaksınız" diye. Ben rahatsız oluyorum patlayan flaşlardan ama kendimi de tutamıyorum çekmeden. Hocanın umrunda değil, halinden gayet memnun.
Hocaya sporcu olduğumu ve buradan Adana'ya yarışlara gideceğimi söylüyorum. "Sende bizdensin, hangi sporla uğraşıyorsun" diyor. " Yüzme, sutopu, pentatlon" diyorum. "Aferin" diyor. O sırada konuşmamızı duyan Florya Tesisler Müdürü Fahri Yılmaz kendisinin eski milli sutopçu olduğunu söylüyor. Fatih Hocanın keyfi yerinde "İyi bir kaleciydi, en çok gol yiyen kaleciydi" diye takılmadan geçemiyor arkadaşına ve herkes gülüyor bu yorum karşısında.
Bu sırada Buse Terim arıyor, hocanın gözlerinin içi gülüyor ve konuşmalarına şahit oluyorum. Fatih Terim kızıyla sanki hala küçük bir kız çocuğuymuş gibi sevgi sözcükleri ile konuşuyor. Birkez daha anlıyorum ne kadar sevecen bir kişi olduğunu.
Oradan ayrılmamıza yakın Ceren Hanım getirdiği formayı imzalatmak için çantasından çıkarıyor.
-Hazırlıklı gelmişiz, diyor hoca.
-Benim formam yok, diyorum.
-Neden Bihter'e forma vermediniz, diyor etrafındakilere.
Arada bir karmaşa oluyor, içimden eyvah formam unutulacak derken. Hoca yardımcılarından tekrar forma istiyor.
- Bir iş yaptık bari tam yapalım, diyor. Formamın gelmesi için 15 dakika daha bekliyor.
Forma gelince imzalıyor ve ayrılık vakti geliyor. Herkesle tokalaştıktan sonra, tam kapıdan çıkarken,    "Hocam bir dakika son bir resim, bir daha nerede bulacağım sizi" diyorum. Hiç düşünmeden hemen duruyor ve sarılıp resim çekiniyorum.
Hoca aşağı iniyor, güneş gözlüklerini takıyor ve arabasına binip gözden kayboluyor. O sırada İstanbul'da güneş açıyor, bizde Florya'nın o eşsiz bahçesinde biraz daha oturup, keyfini çıkarıyoruz. Tesisten ayrılırken bir duygu karmaşası içindeyim. Mutluluk, sevinç, zafer, başarı, hüzün, şaşkınlık, heyecan hepsi bir arada... Florya'yı arkama alıp yoluma devam ederken, kafamda "Bir daha buraya gelebilir miyim?" düşüncesiyle beraber benim için o günlük Florya defteri kapanıyor. 





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder