25 Mayıs 2016 Çarşamba

Çocuk Hakları, Çocuk İstismarı

Ülkemizde son zamanlarda artan çocuk istismarı, çocuk suçlular, madde bağımlısı çocuklar ve daha niceleri… Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Hakları Birimi Koordinatörü Dilek Erdem’le Çocuk Hakları üzerine bir söyleşi yaptık.
Türkiye’de yetişkinlerin çocuğa karşı bakışı nasıl ?
Günümüzde Türkiye’de yetişkinlerin çocuklara karşı bakış açısı daha olumlu daha iyi. Çünkü düşünceleri alınıyor, fikirleri soruluyor, aileler buna önem veriyor. Fakat geçmiş yıllara baktığımızda ne görüyoruz, aileler genelde sen çocuksun deyip çocukların fikirlerine önem vermiyordu. Şuanda aileler çocuklarına daha çok değer veriyor, daha çok çocukların fikirlerini almak istiyor. Biz çocuklarla yaptığımız atölye çalışmalarında gördüğümüz kadarıyla, aileler çocuklarının fikirlerine gerçekten değer veriyor. Sorduğumuz sorularda eve bir şey alınacağı zaman çocuklara da soruluyor ya da okul seçiminde için okulu siz mi aileniz mi seçiyor sorusuna %90 benim fikrim alınarak okuluma karar veriliyor şeklinde cevaplar alıyoruz.
Yetişkinler çocuklarını birey olarak kabul edip, onlarında haklarının olduğunu düşünüyorlar mı ?
Aileler bunu pek düşünmüyor aslında milli eğitimdeki öğretmenler bile düşünmüyor. “Çocuğun hakkı mı olur” tarzında düşünüyorlar. Hatta okullardaki rehber öğretmenler Çocuk Hakları Günü’nde Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin maddelerini verip geçiyorlar. Çocukların haklarının farkında olmaları için herhangi bir etkinlik ya da kutlama yapmıyorlar. Daha çok sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimlerdeki Çocuk Hakları Birimleri daha çok destek oluyor, daha çok öncü oluyor bu tarz etkinliklere. Özellikle sivil toplumlar daha çok ilgileniyor. Aileler ise tamam hakları var ama bende çok fazla özgürlük veremem gibi düşünüyor.
Dünyadaki diğer çocuklarla karşılaştırdığımız zaman Türk çocukları haklarının farkında mı?
Çok enterasan bir şey var. Dünyada bu sözleşmeyi 193 ülke onayladı. Onaylamayan iki ülke biri Somali, biri ise ABD. Özellikle ABD’nin onaylamaması çok ilginç. UNICEF, Birleşmiş Milletler Komitesi ve UNESCO var,  Amerika neden imzalamıyor. Diğer yandan Türk Çocukları gerçekten haklarının farkındalar, bunun bilincine vardılar. Özellikle 80 sonrası kuşak daha bilinçli, 80 öncesi kuşaktan ve kendi çocukluğumdan bahsedersem; çocuk hakları da neymiş diyorduk. Yeni gelen nesil çocuk haklarını duyuyor, biliyor, ne hakkında olduğunu anlamaya çalışıyor. Ailesine gösteriyor, benim böyle bir hakkım var diyor. Tabi bu haklar çocuğa orantılı bir şekilde gösteriliyor. Ben düşüncelerimi özgürce ifade edebilirim, ben her şeyi yapabilirim ful özgürlük değil. Önemli olan bunun eğitmenler tarafından orantılı aktarılması.
Peki, 80 sonrası kuşak bu bilinci nasıl kazandı? Kendi kendilerine mi yoksa aileler mi daha çok bilinçlendi?
Aileler daha çok bilinçlendi. Sivil Toplum örgütleri daha aktif hale geldi. Türkiye’de 90’lardan sonra sivil toplum rüzgarı esmeye başladı. İnsan Hakları Dernekleri, Çocuk Hakları Dernekleri ve komiteler kuruldu. Barolar, emniyet, belediyeler Çocuk Hakları Birimleri kurdu. Dolayısıyla haberlerde, basında çocuk konusu daha çok işlenmeye başladı. Bunların hepsi bir araya gelince, çocuğa olan farkındalık arttı. Eskiden bu farkındalık yoktu. Ama yeni gelen nesil daha çok bilincindeler. Bir atölye çalışmasında çocuklara eğitim ve katılım hakkı ile ilgili afiş hazırlamalarını istedik.  O kadar ilginç ve enteresan şeyler çıkıyor, haklarının bilincindeler.8
80 öncesi nesilde bize hep çocuğun hakkı mı olur otur oturduğun yerde denildi. Özellikle kız çocukları ve engelli çocuklar daha çok ezilen ve mağdur olan taraf. Türk milletinin geleneklerine baktığımızda erkek çocukları daha az ezilen taraf olur. Kız çocukları evinde otur, kimseye gitme, şunu yapma, bunu yapma sözleriyle yetiştiriliyor. Ama bunlar değişti çünkü devir değişti, düşünceler değişti, algı değişti. Hepsinin değişmesiyle çocuklara olan bakış açısı da değişti.     
Çocuk Hakları Sözleşmesi 1990 yılında imzalanmasına rağmen neden 5 sene sonra yürürlüğe giriyor?
Dünyada 1989 yılında onaylanıyor. Biz Türkiye’de 1990 yılında kabul ediyoruz. Turgut Özal zamanında, 20 Kasım 1995 yılında kesin olarak yürürlüğe giriyor ama yine de 3 maddeye çekince koyuluyor. Hala daha biz o maddeleri kullanırken çekince yaşıyoruz ve kullanamıyoruz. Bunlar iç hukuk normu olarak görüldü. Neden imzalanmadığına gelince devlet politikası diyebiliriz. 90’lı yıllardaki siyaset diyebiliriz ya da o zamanın şartlarında başka bir şey olabilir.
Çocuk istismarı konusunu biz basına yansıyan kadarını biliyoruz, siz bu işin içinde olan biri olarak daha fazla görüyorsunuzdur. Türkiye’de çocuk istismarı gerçek olarak ne boyutta?
Türkiye’de değil ama biz geçen sene bir çalışma yaptık. Beşte bir kampanyası bu kampanya “one in five” diye geçiyor Avrupa’da. Bu araştırma sonuçlarına baktığımızda Avrupa’da her 5 çocuktan 1’i cinsel istismara uğradığını gördük. Verilere göre çocuklara karşı işlenen taciz, saldırı, istismar suçları 2009 yılında 13.812 iken 2011 yılında 24.000 cinsel istismar suçu işleniyor. İki katından fazla şuanda daha fazla, sabah gelirken Diyarbakır’da 226 çocuğun istismara uğradığı tespit ediliyor. Ama üstü kapatılıyor. Bunlar gibi daha çok dava var. Mesela duruşmalarda, adli vakalarda istismar suçu geliyor. İlgili kurumlar biliyor, fakat bunların üstü örtülüyor. Bunlar çok konuşulmuyor. Cinsel istismar dendiğinde istismarın çeşitleri de var. Fiziksel, cinsel ve duygusal istismar var, tabi ki bunların en ağırı cinsel istismar. Fiziksel istismar da tekme, ağız diş kırılması ya da okulda görülen şiddet çocukların birçoğu bunla karşı karşıya geliyor. Fakat acı olan şu ki cinsel istismarın %80’i çocukların yakınları tarafından yapılıyor. Bir öğretmen, anne ve baba olabilir, her şey olabilir.
Biz bu konuda daha geriye mi gidiyoruz?
İyileşme nasıl olabilir aslında onu anlatmak lazım. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nde Çocuk Hakları Birimi’nde 4 yıldır görev yapıyorum. Geçen sene 2013 yılında bir sözleşmeye imza attık. Dünya Uluslararası Çocuk Merkezi ile beraber ortak karar vererek, Beşte Bir Kampanyası’na imza attık. Bu kampanya kapsamında neler gördük. Çocukların cinsel sömürü ve istismardan korunması için başlattığımız bir kampanya oldu. Bu kampanyanın sonucunda anasınıfı öğretmenleri, velilere, ebeveynlere ulaşalım. Bu çocuklara cinsel istismara uğramadan bir çalışma başlatalım, özellikle de anasınıfı öğrencilerine. Bu proje ilk yerel yönetim olarak Eskişehir’de başladı. Çalışmaya önce öğretmenlerden başladık. Bizim asıl temamız anasınıfı öğretmenleriydi. Ankara’daki arkadaşlarımızda bu çalışmamıza çok destek verdiler. Avrupa Konseyi’nin onayladığı bir projeydi bu. Altı ay süren uzun soluklu bir proje oldu. Bu projede çoğu anasınıfı öğretmenine ulaştık. Anasınıfı öğretmenlerine Beşte Bir Kampanyası kitlerini alın, bu kitlerle okullarınızdaki öğretmenlerinize ve çocuklara aktarın. Çocuklar bunu çocuk dilinden algılasınlar ve çocuklar cinsel istismarın ne olduğunu bilsinler. Çünkü cinsel istismar çocuğun en yakınından da gelebilir. Hatta kendileri bile dediler, acaba çocuğumuzu nasıl yıkamam gerekiyor. Mesela banyoya girerken bikiniyle girilmesi gerektiğini algıladılar, çoğu veli bunun farkına vardı. Sonra veliler bize geldiler, materyalleri aldılar kendi çocuklarına aktardılar. Şimdi çocuklar da kendileri de daha bilinçliler. Biz bu istismarın önüne nasıl geçeriz dediğim gibi bilinçlendirme. Özellikle istismar gibi konularda bir proje ile çalışmak farkındalığı daha fazla arttırıyor. Biz Beşte Bir Kampanyası’na hala devam ediyoruz. Bu sene ilçelerde devam edeceğiz. Bilinçlendirmenin en iyi olduğu ayak ebeveynler. Gece yatmadan önce Kiko’nun el kitaplarını okuyabiliyorlar.
Kiko diye bir karakter var. Bu karakter kendi bedenine sahip bir çizgi film karakteri. Kiko geliyor, elime dokunabilir misin? Saçıma dokunabilir misin? Ama özel bir bölgeye geldiğinde hayır dokunamazsın cevabını çocuklara çocuk diliyle anlatan bir hikaye. Bunu çocuklar anlıyorlar. Bu benim bedenim, benim özel yerim buraya kimse dokunamaz diye bir farkındalık oluyor çocuklarda. Bu algının oluşması da elbette gerekiyor. Anne babası dahi olsa çocuğun kendi bedeni olduğunu ve ona dokunamayacağını bilmesi gerekiyor. Toplumumuz da en büyük yanlışlardan biri özellikle erkek çocuklar büyürken, cinsel organlarının büyüklere gösterilmesini istenmesi. Bunlar yanlış hareketler. Doğu ve Güneydoğu’da sivil toplum ile çalışarak bu bölgelerde araştırmalar yaptım. Bu süre içinde gördüm ki, aile tek bir oda da yatıyor. Her şey aynı oda da gerçekleşiyor. Bazen hayvanlarla bile aynı oda da kalıyorlar. Diyarbakır, Mardin, Muş, Ardahan, Iğdır taraflarına baktığınız istismar, ensest, namus davası gibi şeyler batıdan daha fazla.
O yüzden bu aileleri bilinçlendirmekten geçer, çocuklara bu bilinci küçük yaşlarda anlatmakla başlar. Özellikle Beşte Bir Kampanyası’nda hedefimiz 3-6 yaş grubu yani anasınıfı öğrencileriydi. O yaş gruplarından sonra 7 -8 yaş çocukları daha büyük oldukları için dinlemeyebilirler. Küçük yaş grubu daha somut bilgileri daha bir kapma devresinde olan çocuklar. 
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Hakları Birimi’nin böyle güzel projeleri olduğu halde, neden Çocuk Dostu Şehirler Projesi’nde yer almadınız?
2011 yılında bizde projeye dahil olduk, Çocuk Dostu şehirlerin müdahale alanları bizde de var. Hatta bunun için UNICEF’le sertifikasyonumuzu yapmamız lazım. Bir yandan yükümlülükler de ağır, bunlar zamanla gelecek. Çocuk haklarını yaygınlaştırma var. Çocuk Dostu Belediye ve Çocuk Dostu Şehirler Projeleri var. Diğer yandan Beşte Bir Kampanyası var çocukların cinsel istismardan korunması için birçok yükümlülük var. Çocuk Dostu Şehirler Kampanyası için müdahale alanlarını netleştirmemiz buda zamanla olacaktır eminim, projenin az bir ayağı kaldı. Ayrıca Çocuk Dostu Şehirler Projesi gerçekten çok kapsamlı bir proje, müdahale alanı çok. Eğitim alanına girmek zorundasınız, sokaklara müdahale etmek zorundasınız. Mesela engelli çocuklar için parklarımız var mı? Onların dışarı rahat çıkabilmeleri için imkan sağlanıyor mu ? Çocukların sağlık problemlerine çözüm bulunabiliyor mu? Bu projenin yükümlülüğü sadece çocuk haklarını yaydım ve bitti değil. Bir çok alanda sorumluluklarını yerine getirebilmek. Bunun alt yapısı, eğitimi, eğitimsizliği ,çevresi ve son zamanlardaki en büyük sorunumuz madde bağımlılığı.
Şuan Eskişehir’de bile  bonzai sıkıntısı yaşıyoruz. Başlama yaşı 13’e kadar düştü ve daha çok göz ardı edilen mahallelerde çünkü çok ucuz 2 liraya bile bonzai bulabiliyorsunuz. Bir ara çakmak gazıyla karşı karşıyaydık, onu da 1 liraya bulabiliyorlardı. Hepsi tehlikeli, bonzai çakmak gazından çok çok daha tehlikeli. Bonzai dediğiniz şey tamamen sentetik bir uyuşturucu. Her ay bir gencin ya yoğun bakımda olduğu ya da başladığı haberi geliyor. Buna önlem alabilmemiz içinde emniyetin biraz daha iyi çalışması lazım.
Bir de önemli olan projelere dahil olabilmek değil, ayakta tutabilmek devamlılık sağlayabilmektir. Kağıt üzerinde kalmaması gerekir. Tek bir projeyle de kalmaması gerekir, projelerde devamlılık oldukça ilerleme kaydedilecektir. Özellikle çocuklar için çalışıyorsanız sürekli yenilenmeniz gerekir.
Çocukların suça karışma oranları git gide artıyor ve normalde çocukların yargılandığı mahkemelerin ayrı olması gerekiyor, ayrıca bu mahkemelerde sosyolog, çocuk psikoloğu, çocuk polisi vs olması gerekiyor. Neden Türkiye’de sadece 11 ilde çocuk mahkemesi var?
Çocuk mahkemeleri şöyle işler bir çocuk eğer hakim karşısına çıkacaksa sadece bir kez çıkar. Onun haricinde bir çocuğu siz kalkıpta 10 kere mahkemeye çıkaramazsınız. Ama maalesef çocuk  Türkiye’de 10 kere hakim karşısına çıkıyor ve aynı travmayı her seferinde yaşamak zorunda kalıyor.
Sizce en iyi çalışmaları hangi şehirdeki Çocuk Hakları Komitesi yapıyor?
Öyle bir ayrım yapamam. Çünkü diğer şehirlerde de arkadaşlarım var, çocuk hakları komiteleri var, insan hakları komisyonları var. Hepsinin ortak amacı belli: Çocuk. 
Biz çocukları nasıl koruyabiliriz? Çocuk Haklarını nasıl yayabiliriz? Mağdur çocukları nasıl kurtarabiliriz? O yüzden birini ayırt etmem imkânsız çünkü herkes canla başla çalışıyor.
Çocuk Haklar Birimi Türkiye’de çok fazla yok. Ama şuan yerel yönetimlerde kurulması zorunlu hale geldi. Bu birimin yaygınlaşmasını sağlayan Çocuk Hakları İzleme Komisyonları oldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder